Kemer, Türkiye'deki DOLPHINSWIM Enstitüsü'nde yunus terapi programı

Yunus terapisi, 20 yılı aşkın bir süredir kullanılan hayvan destekli bir terapi şeklidir. Bu tedavi şeklinin merkezinde, genel olarak insan organizması üzerinde uyarıcı, uyumlu ve dolayısıyla dengeleyici bir etkiye sahip olan ve böylece kişisel gelişim süreçlerini destekleyen, terapötik olarak eşlik edilen yunus etkileşimi yer almaktadır. Antik çağlarda bile yunuslar insanları büyülemiş, arkadaş olarak görülmüş ve hatta ilah olarak tapınılmıştır. İnsanların yunuslara olan ilgisi uzun bir geçmişe sahip olsa da, yunusların insan ruhu üzerindeki etkileri John Lilly tarafından 1950'lerde keşfedilene kadar araştırma konusu olmamıştır.

O dönemde, yunus temasının duyarlılığı, dikkati ve öz farkındalığı artırdığı tespit edilmiştir. Daha yeni araştırmalar, yunusların temel korkuları tanımaya yardımcı olduğunu ve bunları önemli ölçüde azaltabildiğini göstermiştir. Ryan de Mares (2000) tarafından yapılan bilimsel bir çalışmada gösterildiği gibi, yunuslarla karşılaşmanın etkisi duygusal düzeyde çok güçlü bir şekilde ortaya çıkmaktadır: "Kendinle olduğu kadar başka bir varlıkla da tamamen bağlantılı olmak, yunuslarla karşılaşmanın altında yatan arzudur. Ortaya çıkan duygular - niyet, göz teması, bağlılık, canlılık ve uyum - insanları bir doğruluk anına sokar veya kişisel gelişim düzeylerini ölçebilecekleri bir referans noktası sağlar. Bu zihinsel durum aynı zamanda "akış" olarak da bilinir ve kişinin tüm duyularını bir faaliyete tam bir adanmışlıkla odaklamasını sağlar. Bu sadece ideal bir öğrenme durumu değil, aynı zamanda Sigmund Freud'un "eşit dikkat" olarak tanımladığı durumdur. Ruh, bilinçaltında uykuda yatan korkuları ve tıkanıklıkları serbest bırakabilir ve bunların üstesinden gelebilir. Araştırmalar, birçok vakada yunus terapisinin uzun vadede korkuları azalttığını ve özgüven ile yaşam motivasyonunu önemli ölçüde artırdığını göstermektedir.

Kişinin kendisinin veya bir yakınının engelinden kaynaklanan kısıtlamalara karşı tutumu, yunuslarla yaşanan deneyim sayesinde daha yapıcı hale gelebilir. Bu, yunus terapisinin sadece işlevsellik üzerinde olumlu bir etkiye sahip olmadığı, her şeyden önce kişinin kendi yaşam durumuyla daha iyi başa çıkma kaynaklarını güçlendirdiği anlamına gelir. Kendi içinde değiştirilmesi pek mümkün olmayan engeller söz konusu olduğunda, yunus terapisi tam olarak yaşama sevincini güçlendirme ve geleceğe yönelik bir yönelim ve bakış açısı, yani Viktor E. Frankl'ın tanımladığı gibi "anlamlı bir yaşam" yaratma rolünü oynar. Frankl'ın "beden-psyche-zihin" modelinden bakacak olursak, bu yeniden yönlendirme aynı zamanda fiziksel sağlığın korunmasına da olumlu bir katkı sağlar. Bu şekilde yunus terapisi, amacı hem bedeni hem de zihni güçlendirmek ve bireyin ruhsal gelişimini desteklemek olan bütüncül yaklaşımı yerine getirmektedir.